Yavuz IŞIK
ERMCO ve THBB Yönetim Kurulu Başkanı
President of ERMCO and THBB
Değerli üyeler ve sektörümüzün değerli temsilcileri, sektörümüzün gelişmesi için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Son aylarda mesleki yeterlilik konusundaki çalışmalarımızda önemli ilerlemeler kaydettik. Bildiğiniz üzere, Türkiye Hazır Beton Birliği Mesleki Yeterlilik Merkezimiz (THBB MYM), Betonarme Demircisi ve Betoncu ulusal yeterliliklerinde sınav ve belgelendirme yapmak üzere yetkilendirildiği 2016 yılından bu yana çalışmalarına devam etmektedir. Son olarak, THBB MYM, Beton Pompa Operatörü ulusal yeterliliğinden sınav ve belgelendirme yapmak üzere Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) tarafından yetkilendirildi. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre tehlikeli (ve bazı durumlarda çok tehlikeli) sınıfta yer alan hazır beton sektöründe beton pompa operatörlerinin mesleki yetkinliklerini göstermelerinde uzun yıllardır bir belge karışıklığı yaşanmaktaydı. Bu karışıklığın bundan sonra verilecek Mesleki Yeterlilik Belgesi ile çözülecek olması sektörümüz açısından son derece sevinçle karşılanmıştır. İş güvenliğine uygun çalışmak ve sorunlarla karşılaşmamak adına personelinizin Beton Pompa Operatörlüğü Mesleki Yeterlilik Belgesi almak üzere THBB MYM’ye başvurularını bekliyoruz.
Beton Sürdürülebilirlik Konseyinin (Concrete Sustainability Council) üyesi ve Bölgesel Sistem Operatörü olarak “Kaynakların Sorumlu Kullanımı Sistemi” kapsamında faaliyetlerimize devam ediyoruz. Geçtiğimiz aylarda Birliğimizin üyesi ÇİMKO Çimento ve Beton Sanayi Ticaret AŞ, “Bronz” belgeli iki hazır beton tesisinde seviye yükseltmek üzere başvuruda bulundu. CSC’nin Belgelendirme Kuruluşu olan KGS tarafından yapılan denetimler sonucunda ÇİMKO Osmaniye Hazır Beton Tesisi ile Adıyaman’da bulunan Altınşehir Hazır Beton Tesisi, “Beton Sürdürülebilirlik Konseyi Kaynakların Sorumlu Kullanımı Sistemi” kapsamında “Gümüş” belge almaya hak kazandı. Birliğimizin üyesi ÇİMKO’yu kutluyor, hazır beton, çimento, agrega ve prefabrik sektörlerini bu sisteme dâhil olmaya davet ediyorum.
İstanbul Kalkınma Ajansının (İSTKA) desteklediği “Türkiye Hazır Beton Birliği Beton Araştırma Geliştirme ve Teknoloji Danışmanlık Merkezi” projesine devam ediyoruz. İSTKA Yenilikçi ve Yaratıcı İstanbul Mali Destek Programı kapsamında çalışmaları yürütülen Projemizin 2. Danışma Kurulu Toplantısı’nı temmuz ayında gerçekleştirdik. Son olarak ağustos ayında proje kapsamında satın alınan laboratuvar deney cihazları, THBB Yapı Malzemeleri Laboratuvarına teslim edildi ve cihazların kurulumları yapıldı. Tadilat sürecinin tamamlanmasının ardından THBB AR-GE ve Teknoloji Danışma Merkezinin resmî açılışı yapılacak.
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 20’nci yıl dönümü vesilesiyle bir basın açıklamasında bulunduk. Açıklamamızda, son 58 yıl içerisinde depremlerden, 58.202 vatandaşımızın hayatını kaybettiğini, 122.096 kişinin yaralandığını ve yaklaşık olarak 411.465 binanın yıkıldığını veya ağır hasar gördüğünü ifade ettik. T.C. İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem Dairesi Başkanlığının verilerine göre Marmara Depremi’nin yaşandığı 17 Ağustos 1999’dan bugüne kadar ülkemizde 305.238 deprem gerçekleştiğini belirterek 2019 yılında yürürlüğe giren yeni Türkiye Deprem Tehlike Haritası incelendiğinde nüfusumuzun yüzde 70’ten fazlasının deprem tehlikesi yüksek bölgelerde yaşamakta olduğunu ve Türkiye’de depreme dayanıksız olan 6,7 milyondan fazla konutun acil olarak yenilenmesi gerektiğini vurguladık. Bu açıklamalarımız basında oldukça ses getirdi.
Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde periyodik olarak gerçekleştirdiğimiz “Beton Teknolojileri ve Doğru Beton Uygulamaları” seminerlerimize devam ediyoruz. Büyük ilgi gören ve Türkiye geneline yaydığımız seminerlerin 21.sini eylül ayında Kocaeli’de düzenliyoruz.
Sektörümüzü ilgilendiren konuları yakından takip etmeye ve politikalar geliştirmeye devam ediyoruz. Bu doğrultuda, Yönetim Kurulumuza katkı sağlayan komitelerimizden Teknik Komite Toplantılarını temmuz ve eylül aylarında gerçekleştirdik. Teknik Komite Toplantılarında; Elektronik Beton İzleme Sistemi (EBİS) ve sektörümüz açısından önemli olan standart taslakları başta olmak üzere ilgili konuları değerlendirdik.
Yurt içinde çalışmalarımızı yürütürken uluslararası gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. Üyesi olduğumuz Avrupa Hazır Beton Birliği (ERMCO), “EN 13791 Standardı kullanılarak hazır beton kalitesiyle ilgili şüphelerin giderilmesi” ana başlıklı öğretici sunum ve videolar serisi hazırlamaya başladı. Bu serinin ilk videosu olan “Giriş ve uygunsuzluk yönetimi” tamamlandı ve ERMCO üyeleriyle paylaşıldı.
Geçtiğimiz aylarda yaptığımız çalışmaları özetledikten sonra ekonomik değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Ekonomik olarak son bir yıldır zor günler geçirdik ve hâlen de bunlar geride kalmış değil. Yapılması gerekenler konusunda Türkiye olarak ne yazık ki oldukça yavaş ilerliyoruz. Günlük gelişmeler üzerinden ekonomiyi okumaya, gidişatı tahlil etmeye çalışıyoruz. Türkiye’nin dışarıdan finansal yardım almaksızın kendi ayakları üzerinde doğrulmasının ilk gerekliliği iç pazardaki canlanmadır. Bunun için temmuz ayında atılan faiz indirimi sonrasındaki gelişmelere değinmek isterim.
Eylül 2018 tarihinde %20’nin üzerine çıkan Merkez Bankasının piyasayı ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti aradan geçen 11 aydan sonra ilk defa geçen ay %20’nin altına gerilemiştir. Hâlen fonlama maliyeti %19,65 seviyesinde gezinmektedir.
En son 2018 mart ayında 5,50’nin altına inen dolar yeniden ağustos ayında 5,50’nin altını zorlamış, ancak bu seviyede tutunamamıştır. Son bir haftada yeniden 5,80’leri görmüştür ki bunun nedenlerini yazımın sonunda sizlere anlatmaya çalışacağım.
2018 ocak ayında %15 seviyesini gören ticari kredi faiz düzeyi bu ayın ortasında %15,83 seviyesine kadar gerilemiştir. Resmî rakamlara göre kredi faizlerinde ciddi bir gerileme söz konusudur. Ancak mevduat faiz ortalamasına baktığımızda %17,82 rakamı karşımıza çıkmaktadır. Yani bankalar %17 ile mevduat toplayıp %15 ile satıyor görünüyorlar ki bu oldukça anormal bir durumdur.
Temmuz ayında kapasite kullanım oranı gerilemiş görünmektedir. %75’ler düzeyinde olan oranın %78’in üstüne çıkması gerekmektedir.
Hane halkının maddi durumu endeks değeri 71’dir. Bu rakamın 80’in üzerine çıkması gerekmektedir.
Ağustos ayı itibarıyla tüketici güveni 58 seviyesine yükselmiştir. Ancak bu yükselme ne yazık ki yeterli değildir. Türkiye’de 2018 yılında başlayan ekonomik darboğaz öncesinde 70’in üzerinde olan tüketici güveninin bu seviyelere yükselmesi şarttır.
Buraya kadar verdiğim resmî rakamlar haziran ayı verileri olup, temmuz ayındaki faiz indiriminin hemen öncesinde Türkiye ekonomisinin durumunu ortaya koymaktadır. Geride bıraktığımız temmuz ayında Merkez Bankası 425 baz puanlık faiz indirimine gitmiş ve piyasalar bu durumu olumlu karşılamıştır. Bankanın temmuz ayındaki faiz indirimi öncesinde G-20 toplantısında Trump, Türkiye için bir yaptırım arayışında olmadığını belirtmiş, son açıklanan enflasyon verisi ile fiyat artışlarında bir yavaşlamanın ortaya çıktığı görülmüştür. Temmuz ayında Çin-ABD ticaret savaşına ilişkin umut vardı. Böyle bir konjonktürde, en yüksek reel faiz veren Türkiye’nin faiz indirimine gitmesi piyasalar tarafından da makul karşılanmıştır. Bugün ise rüzgâr tam tersi yönden esmektedir. İki ülke arasındaki ticaret savaşı, Çin'in ABD'ye yönelik yeni vergi planları yaparken ABD Başkanı Donald Trump'ın Çin'e yönelik yeni vergiler getirmesiyle uzlaşma ortamından oldukça uzaktır. Trump 110 milyar dolarlık Çin mallarına getirdiği yeni vergi paketi, buna misilleme olarak Çin'in 75 milyar dolar değerindeki ABD ürününe gümrük vergisini yüzde 5 ya da yüzde 10 oranında artırmayı planladığını açıklaması ile birlikte küresel olarak bir durgunluğa girileceği netlik kazanmaya başlamıştır. Artık piyasalar Trump’ın ABD’li şirketlerin Çin’den çıkmasını isteyebileceği endişesini yaşamaktadır. Bu ortamda gelişen ülke para birimlerine olan güven azalmakta, yatırımcılar güvenli liman arayışına girmektedir. Bunun sonucu olarak Türk lirasının değerindeki volatilite yeniden artmıştır.
Ekonomik hareketlilik ülkemizde o derece düşüktür ki Merkez Bankası tarafından açıklanan haziran 2019 dönemine ilişkin ödemeler dengesi verileri incelendiğinde son 12 ayda Türkiye ekonomisinin 538 milyon dolar fazla verdiği görülecektir. Düşünün ki 2002 yılından bu yana Türkiye ekonomisi yıllık bazda cari fazla veremeyen bir ekonomidir. 2008 küresel krizinde daha cari açık veren Türkiye ekonomisi son 12 ayda cari fazla verir duruma gelmiştir. Yani bunun Türkçesi, ekonomik aktivite o derece yavaşlamıştır ki Türkiye’nin en kronik sorunu olan cari açık sorunu dahi kendiliğinden sorun olmaktan şimdilik çıkmıştır.