Yavuz IŞIK
THBB Yönetim Kurulu Başkanı
President
Değerli üyeler ve sektörümüzün değerli temsilcileri, sektörümüz için çalışmalarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz. Dünyada önemli laboratuvarlardan biri olan Yapı Malzemeleri Laboratuvarımızda mevcut çalışmalarımızı sürdürürken AR-GE ve yeni deney geliştirme çalışmalarına devam ediyoruz. Son aylarda Laboratuvarımızda yeni bir dürabilite deneyi geliştirdik. Geliştirdiğimiz “ASTM C1556: Çimento Esaslı Malzemelerin Yığın Difüzyonu ile Görünür Klorür Difüzyon Katsayısının Tespiti” deneyi ile önemli bir başarıya imza attık. Dürabilite deneyleri, çevresel etkilere dayanıklı özel beton üretimleri ve özellikle beton servis ömrü hesaplamaları için önem arz ediyor. Bu sayede 100 yıl üzerinde servis ömrüne sahip beton tasarlamak mümkün oluyor. Deney metodu ile hem eski yapılardan hem de yeni tasarlanan betonlardan alınan numunelere test yapılabiliyor.
2021 yılının nisan ayında tercüme edilip yaygın olarak uygulanmaya başlanan “TS EN 13791 - Beton Basınç Dayanımının Yapılar ve Öndökümlü Beton Bileşenlerde Yerinde Tayini” Standardı’nın doğru bir şekilde anlaşılması ve uygulanması amacıyla TSE ve T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü ile görüşmeler yaptık. Bu girişimlerimiz üzerine, TS EN 13791 Standardı’nın uygulanmasında birlikteliğin sağlanması ve yaşanması muhtemel anlaşmazlıkların önüne geçilmesi amacıyla Yapı İşleri Genel Müdürlüğü tarafından bir genelge yayımlandı. Bu gelişmeler sonrasında ilgili Genelge çerçevesinde standarttaki önemli hususları ve değişiklikleri örneklerle açıklayan bir rehber hazırlayarak paylaştık.
Beton Pompa Operatörü Mesleki Yeterlilik Belgelendirmelerimize devam ediyoruz. THBB Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme Merkezi olarak mart ve nisan aylarında Akçansa’nın Betonsa Gebze ve Edremit hazır beton tesislerinde Beton Pompa Operatörü Mesleki Yeterlilik sınavlarını başarılı bir şekilde gerçekleştirdik. İş güvenliğine uygun çalışmak ve sorunlarla karşılaşmamak adına personelinizin Beton Pompa Operatörlüğü Mesleki Yeterlilik Belgesi almak üzere THBB MYM’ye başvurularını bekliyoruz.
Daha önce Polyfibers sponsorluğunda çektiğimiz “Sentetik Lifli Endüstriyel Zemin Betonu Uygulaması” eğitim filmi ile TOPSİT AŞ - Proceq sponsorluğunda çektiğimiz “Beton Dayanımının Belirlenmesinde Tahribatsız Yöntemler” eğitim filmlerimizin İngilizce versiyonlarını da tamamlayarak paylaştık. Yoğun ilgi gören bütün eğitim filmlerimiz bugüne kadar 380.000’in üzerinde izlendi.
Bu projelerimiz ilerlerken webinerlerimize de ara vermeden devam ediyoruz. Nisan ayında İstanbul Kültür Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğrencilerine yönelik İngilizce bir webiner düzenledik. “Concrete Technology Webinar”ında Birliğimizden ve çalışmalarımızdan bahsederek beton ve beton teknolojisi konusunda kapsamlı ve güncel bilgiler paylaştık.
Sektörümüzü ilgilendiren konuları yakından takip etmeye ve politikalar geliştirmeye devam ediyoruz. Bu doğrultuda, Teknik Komite ile Çevre ve İş Güvenliği Komitesi toplantılarımızı mart ve nisan aylarında telekonferans yöntemiyle gerçekleştirdik. Toplantılarımızda, standartları ve sektörümüzü ilgilendiren gelişmeleri görüşerek kararlar aldık.
Sektörümüzü ulusal ve uluslararası bütün platformlarda temsil etmeye, etkinlikleri ve gelişmeleri yakından izlemeye devam ediyoruz. Üyesi ve Bölgesel Sistem Operatörü olduğumuz İsviçre merkezli Beton Sürdürülebilirlik Konseyinin (CSC) Yönetim Kurulunda 2021 yılından itibaren ülkemizi ve sektörümüzü temsil etmeye başladık ve şubat-nisan aylarında CSC’nin Yönetim Kurulu toplantılarına katıldık. Mart ayında Avrupa Hazır Beton Birliği (ERMCO) Yönetim Kurulu, Sürdürülebilirlik Komitesi, Strateji ve Gelişim Komitesi ve Teknik Komite toplantıları ile Teknik Komitenin “Performansa Dayalı Beton Standardına Geçiş” Seminerine katıldık ve Avrupa Beton Platformunun (ECP) Yönetim Kurulu toplantısına katılarak ECP’nin üyesi olduğu CSC’nin Belgelendirme Sistemi ile ilgili güncel bilgiler paylaştık. Yine mart ayında Türkiye’yi ve ERMCO’yu temsilen Avrupa Beton Kaplamaları Birliğinin (EUPAVE) Yönetim Kurulu ile Teknik ve Tanıtım Komitesi toplantılarına ve üyesi olduğumuz Yapı Ürünleri Üreticileri Federasyonunun 17. Genel Kuruluna katıldık. Nisan ayında ise İstanbul’da yapılan 43. Yapı Fuarı’na katılarak Fuar süresince yerli ve yabancı ziyaretçilerin sorularını yanıtladık. THBB, Kalite Güvence Sistemi (KGS) ve Yapı Malzemeleri Laboratuvarımız ile ilgilenen ziyaretçilere bilgiler vererek hizmetlerimizi anlattık ve Kalite Güvence Sistemi (KGS) Belgelendirme Komitesi toplantımızı gerçekleştirdik.
Nisan ayında sürdürülebilirlikle ilgili güzel bir gelişme daha yaşandı. Üyesi ve Bölgesel Sistem Operatörü olduğumuz İsviçre merkezli Beton Sürdürülebilirlik Konseyi (CSC) Belgelendirmesi, Avusturya Yeşil Binalar Konseyi (ÖGNI) yeşil bina değerlendirme sistemi tarafından tanındı. Böylece, platin, altın ve gümüş seviyesindeki CSC belgeli betonlar ile CSC belgeli geri kazanılmış betonların kullanıldığı projeler Avusturya Yeşil Binalar Konseyi (ÖGNI) yeşil bina değerlendirme sisteminden ekstra puan kazanabilecek. CSC Belgelendirmesi, 2020 yılı aralık ayında da Amerikan Yeşil Binalar Konseyinin (US Green Building Council) sürdürülebilir yeşil bina değerlendirme sistemi LEED tarafından tanınmıştı.
İzmir Depremi’nin ardından Birliğimizin de yer aldığı TÜRKÇİMENTO öncülüğünde buluşan lider sivil toplum örgütlerinin katkılarıyla “Türkiye Deprem Hazırlık Yol Haritası” hazırlandı. Nisan ayında açıklanan Raporda 8 ana tema belirlenerek her alana özel çözümler önerildi. Rapor ile ilgili atılan adım, kurulacak Dönüşüm Platformu ve bu çatı altında kurulacak Yönetmelik/Mevzuat, İnşaat Malzemeleri ve Teknoloji, Denetim, Finansman ve Teşvik, Farkındalık alanındaki 5 çalışma grubu ile devam edecek.
Her fırsatta sektörümüzü ve Birliğimizi tanıtmaya, halkımızı ve bütün paydaşlarımızı bilgilendirmeye devam ediyoruz. Mart ayında “Bloomberg HT” ve “A Para” kanallarının canlı yayınlarına konuk olarak ekonomi, inşaat ve hazır beton sektörleriyle ilgili değerlendirmelerimizin yanı sıra Birliğimizi ve çalışmalarımızı paylaştık.
Geçtiğimiz aylarda yaptığımız çalışmaları özetledikten sonra ekonomik değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Geride bıraktığımız nisan ayındaki ekonomik gelişmeleri en iyi okuyabileceğimiz gösterge PMI yani Satın Alma Yöneticileri Endeksi’dir. İSO PMI anket verileri, nisan ayında COVID-19 enfeksiyonlarında yeniden başlayan yükselişin imalat sektörünü olumsuz etkilediğine işaret etmektedir. Üretim ve yeni siparişler mart ayındaki artışların ardından nisan ayında yavaşlama gösterdi.
Üreticilerin uzun dönemli bakış açılarını göstermesi açısından önem arz eden istihdam noktasında, imalatçıların nisan ayında yeni istihdam yaratmaya devam ettiği ve böylece mevcut artış trendinin 11 aya ulaştığı söylenebilecektir. Öte yandan nisandaki artış, söz konusu artış döneminin en düşük hızında gerçekleşti.
Nisan ayında yeni siparişlerin ivme kaybetmesi neticesinde, firmaların tamamlanmamış işleri üzerinde odaklandıkları ve bu nedenle birikmiş işlerin mayıs 2020’den beri en yüksek oranda azaldığı görülmektedir.
Enflasyonist baskılar ikinci çeyreğin başında yüksek düzeyini koruyor görünmektedir. Girdi maliyetlerinde ciddi artış kaydedilirken, bunun nedeni olarak Türk lirasındaki değer kaybı, ham madde fiyatlarındaki yükseliş ve kimi girdilerin tedariğinde yaşanan sıkıntıya bağlanmaktadır. Bunun yanı sıra küresel düzeyde lojistik sorunlarına bağlı olarak tedarikçilerin teslimat sürelerinde görülen yükseliş de imalatı etkilemektedir.
Bu gelişmeler ışığında nisan ayında PMI endeksi 50,4’e gerilemiştir. 50 değerinin üzerinde ölçülen tüm rakamlar sektörde genel anlamda iyileşmeye işaret etmektedir. Ancak bu değerin ne ifade ettiğinin tam olarak anlaşılabilmesi için diğer ülkelerin PMI değerleri ile kıyaslanması gerekmektedir. Herşeyden önce söz konusu değer, ülkemizde pandemi sonrasındaki ilk normalleşme döneminden bu yana kaydedilen en düşük değerdir. Bu yönüyle nisan ayı değerinin çok iyi okunması gerekmektedir.
Türkiye’nin değerini diğer ülkeler ile kıyasladığımızda durumu çok daha net anlama imkânına sahip olacağız. Nisan ayındaki değeri ile Türkiye 49 ülke içerisinde en düşük değere sahip olan 7. ülke konumundadır. Mart ayındaki 52,6 değeri ile kıyaslandığında Türkiye’nin sırasının 10 sıra kötüleştiği görülmektedir.
TCMB’deki görev değişikliği sonrasında mart ayında 487 seviyesine kadar yükselen Türkiye’nin risk primi (CDS) bugüne kadar 400 seviyesinin altına bir kez inmiş ancak o seviyede tutunumamamıştır. Son 1 aydadır 410-420 bandında gezen risk primi seviyemiz hâlen oldukça yüksek görünmektedir. Yılın başında risk piriminin en düşük değeri 305 iken en yüksek değeri 330’dur. Türkiye’nin risk priminin en yüksek 275-300 aralığında olması gerekmektedir. Türkiye ekonomisinin stabilitesi için bu değerlerin aşılmaması gerekmemektedir. Brezilya’nın 185, Güney Afrika’nın 214, Rusya’nın CDS düzeyinin 96 seviyesinde olduğu düşünüldüğünde, Türkiye’nin mevcut risk düzeyinin ne derece yüksek olduğu net bir şekilde görülecektir.