Yavuz IŞIK
THBB Yönetim Kurulu Başkanı
President
Nisan ayının başında Genel Kurul toplantımızı gerçekleştirdik. Bu toplantıda geçtiğimiz iki sene içerisindeki faaliyetlerimizi değerlendirme imkanı bulduk, THBB için yeni hedefler belirledik. Genel Kurulumuz bir kez daha başkanlık görevi için beni seçti. Güveniniz için Yönetim Kurulu ve kendi adıma teşekkür ederim. Yeni oluşan Yönetim Kurulumuzla beraber, önümüzdeki dönemde Birliğimiz adına yine iyi işler yapacağımıza, Birliğimizi yurtiçinde ve yurtdışında en iyi şekilde temsil edeceğimize inancım tam.
___________________________________*__________________________________
“Betonlaşma”… Bu sözcük ilk olarak aklımıza ne getiriyor? Kuşkusuz hepimizin aklına gelen ilk şey çimento, agrega, su ve kimyasallardan oluşan malzemenin betona dönüşmesi sürecidir. Asıl sormamız gereken soru ise: Betonlaşma sözcüğü biz beton üreticileri dışındaki insanların aklına ne getiriyor? Ne yazık ki burada karşılaşacağımız cevap, kelimenin teknik tanımından çok uzak olacaktır. Her ne kadar kabul etmekten imtina etsek de, halk dilinde betonlaşma sözcüğü, yeşil alanların yerini tamamen beton yapılara bırakması anlamında kullanılmaktadır. Hatta kimi zaman beton kullanımının söz konusu olmadığı durumlarda dahi beğenilmeyen kentsel düzenlemeler için bu ifadenin kullanıldığına tanık olmaktayız. Peki, gerçekten beton kullanımı yaşam alanlarının kalitesini olumsuz mu etkilemektedir?
Elbette ki bu sorunun cevabı büyük bir “hayır” olmalıdır. Beton, modern dünya kadar eskidir ve modern dünyanın inşasında rol almış, onun ihtiyaçlarıyla beraber evrilmiştir. Beton, uygarlaşan ve sanayileşen dünyanın ihtiyacı olarak doğmuştur. Beton sayesinde büyük üretim tesisleri, fabrikalar kurulmuş; bu fabrikaların üretimde kullanacağı enerjiyi sağlayan barajlar inşa edilmiştir. Yine beton sayesinde köprüler yapılmış, su ve kara birbirine bağlanmıştır. Betonla inşa edilen tesislerde üretilen ürünler, beton köprüler sayesinde uzak yerlere ulaştırılmıştır. Bugün içinde yaşadığımız gelişkin ekonomik sistemin temelleri bu şekilde atılmıştır. Bu sayede seri üretim ve serbest piyasa mümkün olabilmiştir. Beton, insanlar için, hem geçmişte hem bugün düşünebildiğimizin çok ötesinde imkanlar ve konfor sağlamıştır.
Günlük hayatımızın akışında, beton kullanımının bize sağladığı konforu çoğu zaman fark etmemekteyiz. Oysa beton sayesinde konforlu yaşayabilme ve çalışabilme imkanı sağlayan mekanlarımız var. Mekanlarımızın elektrik ihtiyacını karşılayan barajlarımız, temiz kullanım suyu sağlayan ve atıklarımızı bir sorun olmaktan çıkaran altyapı sistemlerimiz var. Beton bariyerler ve beton tüneller sayesinde daha güvenilir yollarımız var.
Hayatımızın bu kadar ayrılmaz bir parçası olan beton, sadece günlük hayatımızı kolaylaştırmakla kalmamaktadır elbette. Beton, çoğu zaman aklımıza dahi gelmeyen yollardan içinde yaşadığımız çevreye katkı sağlamaktadır. Örneğin, beton mekanların termal kütlesinin yüksek olması, iç mekan sıcaklıklarının durağan olmasını sağlamaktadır. Bu sayede beton binalarda, yapısından kaynaklı bir ısı korunması sağlanmaktadır. Bu da ısı enerjisinden tasarruf ve doğal kaynakların verimli kullanımı anlamına gelmektedir.
Öte yandan, beton binalar -kalite şartları sağlandığı takdirde- uzun yıllar özel bir bakım gerektirmeden sağlam bir şekilde ayakta kalabilmektedir. Beton, durabil ve sürdürülebilir bir malzemedir. Konut ve tesis inşasında beton kullanımına geçilmesiyle bina yapımında kullanılan ormanların tahribatı neredeyse tamamen durmuştur. Ayrıca ahşap binalarda yalıtım ve uzun ömür için kullanılan reçine gibi zararlı malzemeler beton binalarda kullanılmamaktadır. Beton binalar, çevreye olan zararları minimum olacak şekilde yapılmaktadırlar. Bu binalar ömrünü doldurduğunda ise yıkımlarından açığa çıkan atıkların tamamına yakını geri dönüştürülmektedir. Bu atıklar yeniden beton üretiminde ya da yol ve inşaat temellerinde kullanılmaktadır. Beton, çevrenin korunmasına ve ekonomiye katkı sağlamaktadır. Beton, yüzde yüz sürdürülebilirdir.
Her açıdan kaliteli ve sağlıklı yaşam için hayati önem taşıyan bir malzeme olan beton maalesef yanlış uygulamalar nedeniyle olumsuz bir anlam kazanmıştır. Plansız kentleşmenin yarattığı sorunların faturası betona kesilmiştir. Ancak, son yıllarda yaygınlaşan kentleşme pratiğiyle beraber binalarımız yeşil alanları ve rekreasyon alanlarını da kapsar nitelikte yapılmaya başlandı. Yeni yapıların beraberinde yapay göller, havuzlar, açık hava spor alanları ve parklar yapıldığını görmekteyiz. Bu sayede modern ve güvenilir binalarda yaşayan insanlar, aynı zamanda doğadan kopmadan yaşama şansına kavuşmuş oldu. Bu kentleşme anlayışı; biz beton üreticilerinin, yapı malzemeleri üreticilerinin ve müteahhitlerin sahip çıkması gereken bir anlayıştır. Yapısı gereği sürdürülebilir ve çevre dostu bir yapı malzemesi olan beton bu sayede olumsuz anlamlardan arınacaktır. Burada biz beton üreticilerine ayrıca sorumluluk düşmektedir. Bizler, bulunduğumuz her ortamda betonun önemine ve çevre dostu niteliğine dikkat çekmeliyiz ve her fırsatta “betonlaşma” sözcüğünü hak ettiği olumlu anlamda kullanmalıyız.
Yazımı bitirmeden önce yakın zamanda İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz ERMCO Yönetim Kurulu toplantısına da değinmek istiyorum. Mart ayında Limak Otel’de gerçekleştirdiğimiz toplantıda ERMCO’nun iç gündemlerinin yanı sıra biz Türkiye’deki üreticilerin gündemlerini de konuşma imkanı yakaladık. Haziran ayında İstanbul’da gerçekleştireceğimiz ERMCO 2015 Kongresi de gündemlerimiz arasındaydı. Birliğimizin ev sahipliği yapacağı kongreye sayılı günler kaldı. Türkiye’den ve birçok Avrupa ülkesinden değerli akademisyenleri ve beton üreticilerini ağırlayacağız. Hem sektörümüz hem Birliğimiz açısından bir prestij kaynağı olan bu etkinliğe bütün üyelerimizin ve beton üreticilerinin katılımının ne denli önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim.